13 Mayıs 2017 Cumartesi

TÜRKİYE’DE MALDİVLER – SALDA GÖLÜ (BİSİKLETLE)-13 MAYIS 2017

Salda Gölü insanın gözüyle görmeden harikalığını hayal edemeyeceği bir yer bence… O yüzden bu coğrafyada yaşayan herkes gitmeli görmeli. Biz de bu geziyi bisikletlerle uzun zamandan beri planlıyorduk. Bence biraz spora yatkınlığınız varsa bisikletlerle gidin, zira bu güzelliğin hiçbir karesini kaçırmak istemiyor insan…



Biz de öyle yaptık. Kahvaltımızı yapıp Isparta – Burdur arasındaki dağ yolundan gittik. Isparta’ya 100 km uzaklıkta, Burdur’dan Denizli’ye giderken yol üzerinde, Yeşilova İlçesi’ni hemen geçince göl sizi karşılıyor. Fakat hem yol üzerinde hem de göl girişinde çok fazla bilgilendirme tabelalarını göremedik. O yüzden navigasyonunuz açık olsun 😊




Göl rengi ve bembeyaz kumsalları nedeniyle Maldivler adını almış. Bu renk de magnezyum açısından bol olmasından kaynaklanıyormuş. Biz orman plajına gittik, isterseniz belediyenin halk plajı da var. Fakat sonradan fark ettik ki asıl güzelliğe az daha ileriye Denizli tarafına yol alınca içe doğru toprak yoldan giderek ulaşılıyor. Göl karşınıza çıktığında en çok beyazlığın olduğu yere doğru bakın. İşte en güzel noktası orası… Fakat bu yerde, bişiler alabileceğiniz ya da su bulabileceğiniz sadece bir yer var o da portatif. Gözleme, meşrubat ve küçük atıştırmalıkları var. Fiyatları çok uygun, bence gidin yerli halkı teşvik etmek lazım.. Ama siz gittiğinizde olur mu bilmem 😄

Güzel Olan Noktadan



Bizim gittiğimiz orman plajı ise imkan bakımından iyiydi. Bir kere yakınında market var, tuvalet, soyunma odaları ve restoranı var. Bir de çam ağaçları arasında oturma bankları koymuşlar. Bu yüzden gölge serinlik yerde mangal yapanları gördük. Hemen dibiniz de bembeyaz kumsal.. Yani ormandan kumsala geçip ordan göle atlamalık bir mekan.

Orman Plajı


Tabi biz park ettikten sonra çok zaman kaybetmedik. Hemen bisikletlerimizi hazırlayıp yola koyulduk. İlk önce o en göz alıcı noktaya doğru sürdük bisikletlerimizi. Patika yollardan geçerek, bizim oralarda süpürge otu adı verilen bitkilerin arasından ineklerin otladığı geniş dümdüz bir alandan beyaz kumlara doğru gittik. 

Hazırlıkar Tamam :)







Beyaz alan inanılmaz geniş 600-700 metre kadar kör edici beyazlıkta (sanki çöl toprakları gibiydi) ilerledik. Çok beyaz olunca gözünüzü aldığı için tümsek filan hiçbir şey görünmüyor. Bence orası da zevkliydi. Göle ulaştığımızda muazzam bir manzara vardı. Beyaz kaylar, açık mavi buz gibi berrak bir su...Karşımızda ise küçük adacıklar ya da kaya grupları vardı. Suyun az olduğu dönemlerde o kayalara yürüyerek gidilebiliyormuş. Biz bisikletleri bırakamadık ama bol bol güzel fotoğraflar çektik.

Ama o manzara görülmeye değerdi… çok değişik. İnsan acaba gerçek Maldivler nasıl hisler uyandırır demeden edemiyor. Rüzgar çok esiyordu ve kumsal olduğu için bazı yerlerde tekerleklerimiz battığı için elimizde taşıdık. Tam kumsaldan çıkıp yola giderken, küçük bir bakkal gördük. Bu bakkal oranın yerlisi bir çift tarafından işletiliyor. Orda son enerjilerimizi alıp yola çıktık. 






Mutluluk :) Arkadaki yürünebilen adacıklar





Asfalt yoldan Doğanbaba köyüne kadar sürdük. Dediğim gibi bisiklet hareket kabiliyeti sağladığı için doğanın ormanın gölün manzaranın tadını daha iyi çıkardık. Doğanbaba köyüne kadar çok hafif bir eğim var. Meydandan dönünde 10 km kadar hiç pedal basmadan yokuş aşağı iniyorsunuz. Bu köyün devamında zaten asfalt yol gölle sıfır noktasında. Yani görüntü güzel, hava güzel yol güzel, geriye tadını çıkarmak kalıyor.


10 km inişten sonra biraz eğimle gün batımının çok güzel olduğu söylenen kayalara varıyorsunuz. Zaten yolu takip ettiğinizde göreceksiniz asfaltla yol arasında kalan yükseltileri… Son dönüşte Kayadibi Köyü’ne varıyorsunuz. Burda artık toprak yoldan kısa bir süre devam ediliyor ve kumsalı terk edip belediye halk plajının olduğu yerden ana asfalta çıkılıyor.



Başlangıç noktasına vardığımızda 2-2,5 saatlik ve 35 km’lik bir yolu bitirmiştik. Bence çok eğlenceliydi ama inanılmaz amele yanığı olduk 😊

Bisikletlerden kurtulunca bikini şort giyinip katlanan sandalyelerimizle dibimizdeki kumsaldaydık. Göl suyu tatlı, hatta köpekler bile su içiyordu. Ben “o kadar yandım kesin atlarım” diye düşünmüştüm ama giremedimmmm 😊 suyu çok soğuktu. Ama en önemlisi dalgalarla boğuşan tatlı su yılanı gördük iki tane… İsot tabiki hakkını verdi ve daldı o buz gibi sulara. Bense sadece ayaklarımı sokabildim 😏 ama şöyle bir düşününce hava sıcak olsaydı, bu sefer de bisiklet zevk vermeyecekti. Yani benim açımdan baştan sona çok güzel bir hatıra ve deneyimdi.



Selfie Aşkına :)


Sonrasında saat 18 civarı toparlanıp, yol üzerinde Sultan Pınarı adı verilen ve gölü yüksekten gören bir yerde yemeklerimizi yedik. Nasıl acıkmışım J Mekanın yemekleri idare eder, fiyatlar iyi ve bir aile işletmesi. Değerdi bence.




Gün sona ermişti. Yorgun ama mutlu bir şekilde… Şimdiye kadar gördüğüm yerlerin azından etkilenmişimdir. Salda Gölü beni benden aldı. Bazı yerler anlatmakla olmuyor. Gitmek görmek teneffüs edip yaşamak lazım. O yüzden programınıza ekleyin gidin görün mümkünse bisikletle.. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder