22 Ocak 2014 Çarşamba

Saklıkent Kayak Merkezi (Antalya) - 11 Ocak 2014

Bu sene Ocak ayı sonuna gelmemize rağmen hala kayacak kadar karın olmaması ve kayak merkezlerinin açılamaması artan doğalgaz fiyatlarından, dolardan eurodan altından daha önemli bir hal aldı ben ve İsot için :). Bir de ben daha kayak takımı ve botlarımı yeni almışım; hayırlamamız gerekiyor! Durum Avrupa’da da pek farklı değil belli ki Schumacher kayak yaparken kafasını taşa çarpıp hastanelik oldu. Keza Merkel, kayak yaparken düşüp paşaları incitti! Allah ikisine de şifalar versin, ikisinin da yokluğu Almanya için pek hoş olmasa gerek.
Yol üzerinde manzara
Hazır yurtdışından ve kazalardan bahsederken bu konularda benim de bir iki düşüncem ve deneyimim var efendim. Ama onları yazının sonuna saklıyorum.
Hafta sonu Antalya’ya gittik. Gittik gitmesine de herkes denizi göreyim diye koşarken, İsotun kar sevdası bizi tam tersi yöne itti ve dağlara çıktık!! Saklıkent kayak merkezinde 55 cm kar olduğunu ve tesisin açık olduğunu öğrenince dayanamadık diyelim.

Saklıkent
Saklıkent’e gidiş oldukça zorluydu. Eee o kadar sıcak bir memlekette kar bulabilmeniz için baya tırmanmanız gerekiyor. Saklıkent merkeze 60 km uzaklıkta 2000-2400 metre yükseklikte, yaklaşık 5 km uzunlukta pistleri, 1 telesiyeji ve 2 T-bar lifti olan bir yer. Fakat gidiş yolu fevkalade dolambaçlı, inişli çıkışlı, eğri büğrü, bolca çukurlu ve asfaltsız. Gidişte bir hayli eziyet çekiyorsunuz anlayacağınız. Bir de Saklıkent’e dönen yolu bulmanız biraz zor çünkü pek bir tabela bulunmuyor.
Yeeeyyy!!
Öyle böyle derken kayak merkezinin girişindeyiz. Tesise (bana göre dağa) girebilmeniz için saçma bir şekilde 5 tl gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Ödememizi yaptık, tesise girdik. Oldukça meşakkatli bir iş olan kayak kıyafetlerimizi, botlarımızı ve kayaklarımızı giydik. Telesiyej 10luk çıkış için 55 tl, yani normal fiyatlarda… Fakat telesiyej o kadar amatör kişiler tarafından işletiliyor ki sormayın gitsin. Öncelikle güvenlik namına hiçbir şey yok. 

Sanki oraya gidenlerin hepsi profesyonel kayakçı gibi muamele yapıyorlar. Bir de kayak ve snowboard kullananlar, telesiyeje yan taraftan paytak paytak, yan yan yengeç gibi gelip binmek zorunda ki bu, telesiyej koltuklarına binmeyi daha da zorlaştırıyor.  Bir de biletler delme yöntemiyle (ilkel bir yöntem) alınıyor.
Hadi olsun dedik. Ben ilk denememde zaten çok fazla tecrübem olmadığı için yan yan geleyim derken bir baktım geriye doğru kayıyorum. Sonra birkaç snowboardçu arkadaşın arasına düşme usulüyle daldım :). Zaten botlara, kayağa uyum sağlayamamışım, biraz ürkeklik ve tecrübesizlikle birleşince çok doğal bir olay benim için… eee bu işler düşe kalka….Sonrasında iyi kötü bindik.
Tepeden Görünüm
Yukarda işletmeden kimse size yardımcı olmadığı için artık gelişine kayar mısınız, düşer misiniz belli değil… Yukarı çıkarken de yukarda da çok güzel bir manzara var. Kayak pisti mavi, yani kolay bir pist. Ancak yan taraflar öyle bir uçurum ki, artık slalomu geçtim sapan yapayım da aşağı kadar sağ salim ineyim dedim… İlk tecrübem biraz acılı geçti. Sanırım bir ara İsotu da çıldırttım ama bu konularda inanılmaz sabırlı İsotumm sağolsun. Gerçi sabırlı olmasa ben pes edip orada anime karakterleri gibi gözyaşlarımı yanlara fışkırta fışkırta ağlıycam bunu da biliyor saolsun :).
Kayak böyle geçti :)
İlk inişten sonra benim bir dinlenmem farz oldu. Sonra ben 4 sefer daha İsot ise 5 sefer daha kaydık. Hava güneşli olduğu için çoğu yerde karlar açılmıştı. Ama senenin ilk kayak etkinliği olduğu için çok sorun etmedik. Çok kalabalık da değildi. Ben düşe kalka devam ettim ama ilk seferden sonra daha eğlenceli oldu. Ama söylemeden geçemiycem, en önemli sorun telesiyejdi benim için ne binebiliyorum ne de inebiliyorum… derken binerken bir kere düştüm ki kallafi… İnerken de 3 kere düştüm. 

Binerken yine yan yan geleyim derken kayaklarım çapraz kaldı, kendimi düzeltip de paşaları koltuğa koyamadım. Baktım yavaş yavaş düşme yolunda kayıyorum. Dedim nolcaksa olsun, düşeyim. Ama düşemiyorum! Neden? Çünkü İsot, kedilerin yavrusunu taşıması gibi tutmuş ensemden, yukarı çekmeye çalışıyor :D. Allaam çok komikti… Sonra baktı tutamayacak İsotum attı beni… Haliyle ben yerdeki karla bir kucaklaştım bir öptüm kokladım :).  Sonra kafamı kaldırıp bir baktım da ne göreyim, İsot batonları atmış 2-3 metreden aşağı atlamaya çalışıyor… Ona atlama diye bağırdılar haliyle… Beni de görevliler kaldırdı, telesiyeji durdurdular. Beni güzelce bindirdiler. Elime de İsotun batonlarını tutuşturdular. İsot önde ben arkada çıktık son kez.
Biraz da böyle!
Bu hadisenin bir de ihmal tarafı var tabiî ki. Görevliler bizim konumumuza bakmadan sürekli İsotu koltuklara doğru ittikleri için ve yan yan gelerek telesiyeje binmek zorunda olduğumuz için geldi başımıza bunlar. Bir de benim tam düştüğüm yerin kenarında telesiyejin direği var. O tarafa doğru düşsem ciddi bir kaza söz konusu olabilirdi. Tamam, ben tecrübesiz olabilirim fakat bu durum Davraz’da hiç başımıza gelmedi. Kaldı ki tecrübesiz olunsa bile bu işi yapabilmek için bir tepeye çıkmak gerekiyor. Yani deneyimsiz kayakçılara rastlamak oldukça olağan bir durum…
Son olarak Avrupa’daki kayak merkezleri ile ilgili… Alplerde yer alan (Avusturya, Fransa, İsviçre ve İtalya oluyor bu ülkeler) kayak merkezleri, çok daha gelişmiş, pistler geniş uzun, kar kalınlıkları çok daha fazla… Fakat gelgelelim her şeyi göze alsanız da alayım biletimi pasaportumu, atlayım uçağıma deyip gidemiyorsunuz. Çünkü bizim bordo pasaportumuz var ne yazık ki ve vize gerekiyor… Vize olaylarına dalmak çok sinir bozucu, uzun ve masraflı… ehhh biz de ne yapalım ya yeşil pasaportumuzu bekliycez ki bu en azından 3 yıl sonra olacak bir durum… Kaldı ki 3 yıl sonra vize uygulaması kalkacak… ya da başka bir seçenek daha var vize uygulaması yapmayan, Makedonya, Bosna, Ukrayna gibi yerlere gidicez. Daha kar oralarda da fazla olmadığı ve bizim de zamanımız olmadığı için sanırım bu seneyi kış tatili olmadan geçiricez.
Bir de nedendir bilmem Türkiye’deki kayak merkezlerinde konaklama yurtdışındaki fiyatlarla yaışıyor bizim ülkemizde… Belki de yurtdışında yüksek talep ya da kayak merkezlerinin çokluğu veya merkezdeki konaklama olanaklarının çeşitliliğinden dolayı böyle bir durum söz konusu… Fakat Türkiye’de kayak ve kış sporunun pahalı bir zevk olduğu ne yazık ki bir gerçek…