Üçüncü gün planımızda Lenin mozolesi, Kremlin sarayı vardı. Lenin mozolesi
için biraz sırada beklemeniz gerekiyor ve sıkı bir kontrolden geçiyorsunuz.
Mozolede fotoğraf çekmek, gürültü yapmak ve şapka giymek yasak. Uzun bir yoldan
geçip karanlık bir koridordan mozoleye ulaştık. Lenin’in gerçek vücudu sır
olarak tutulan bir yöntemle mumyalanmış ve ışıklandırmalarla cam fanusa konmuş.
Size bakıyor gibi geliyor. Anlatılacak pek bir şey yok aslında gidiyorsunuz 1-2
dakika görüp çıkıyorsunuz. Pek de eğlenceli bir şey de değil. Lenin’den
Kremlin’e geçtik. Kremlin’de 4-5 tane farklı bilet uygulaması var. Mesela
Kremlin Devlet Cephanelik Müzesi’ne ayrı ve genel geziye ayrı alıyorsunuz.
Bilet satış ofislerinde hiçbir açıklama yok ve kimse İngilizce konuşmuyor. Yani
artık kendi kendinize işinizi halletmeniz gerekiyor. Biz en pahalısı herhalde
her yeri kapsıyordur deyip Cephanelik müzesi ve genel ziyaret biletleri aldık.
Lenin Mozolesi Çıkışı |
Kremlin Devlet Cephanelik Müzesi, hanedan hazineleri, farklı milletlerin savaş
malzemelerinin sergilendiği iki katlı bir müze. Giriş belli saatlerde ve sınırlı
sayıda. Fotoğraf çekimi yasak olmasına rağmen çoğu kişi telefonlarını
konuşturuyordu. Müzede bizim ilgimizi en çok Türk milletine ayrılan ayrı
bölümler ve savaş kostümleri ile silahları çekti. Sonra ben hanedan
kıyafetlerini çok etkileyici buldum. Nasıl taşıyorlarmış o kadar giysiyi acaba?
Bir de Kraliçe Katerina ile bizim
Osmanlı son dönem padişahları arasında özel bir ilişki varmış gibime geldi
gönderilen hediyelerden ötürü…. En alt katta hayran kalacağınız ve sadece
masallarda göreceğiniz, farklı uluslardan hediye olarak gönderilen, ahşap,
oymalı, kakmalı, süslemeli, taşlı, varaklı at arabalarını görüyorsunuz. Sanırım
en fazla etkileneceğiniz bölüm burası, devasa ve sanat eseri arabaları görünce
modern taşıtlar gözünüze pek bir yavan geliyor :). Bunun haricinde müzede
canımız sıkılmadı desek yalan olur. Bir yerden sonra pek bir ilgi çekici
olmuyor bir de açıklamalar sizin anlamadığınız bir dilde olunca bakıp hızlıca
geçiyorsunuz.
Kırık Çan |
Buradan genel ziyaret alanına gidip orda yer alan katedralleri
gezdik. Katedrallerin çoğunluğunun yuvarlağa yakın ve altın kaplamalı kubbeleri
bulunuyor. 5 farklı katedrali dolaştık. Hepsinde farklı temalar yer alıyor.
Örneğin birisi Rus kültüründe Ortodoks dini simgeleyen ahşap eserler yer
alıyordu. Bunun haricinde ben İsa heykel ve resimlerinin biraz koyu renkli
yapıldığını fark ettim. Bu Avrupa’da öyle değildi, İsa ve yanındaki müritleri
genelde açık tenli çizilirken burada esmer resmedilmiş, ilginç. Kremlin sarayı
bahçesinde yerde kırık çan göreceksiniz. Bu çan 1700’lü yıllarda dökülmüş ve
rivayete göre çıkan bir yangını söndürmek için çana da su dökülmüş. Dökülen su
ile çan kırılmış ve hiç çalınmamış. Kopan çan parçası da yanında bulunuyor ve
simge yapı haline gelmiş durumda. Sadece kırılan bölüm 11 ton iken çanın tamamı
200 tona yaklaşıyormuş. Kremlin duvarları ve kuleler hakkında da ilginç
bilgiler yer alıyor. Duvarda yer alan kuleler üzerinde yıldız işaretini
görüyorsunuz. Bu komünist dönemde yaptırılan bir simge ve halkın eşitliğini
simgeliyor. Bunun öncesinde Romanovların nişanı bulunuyormuş, çift başlı
kartal… Bu çift başlı kartalları ise Kızıl Meydan’a giriş kapılarının üzerinde
görebilirsiniz.
Üçüncü günümüz 31 Aralık yani yeni yıl gecesi olduğu için gezimizi ikiye
bölmek zorunda kaldık. Otelde bir süre dinlendikten sonra, herkesin yaptığı
gibi yılbaşına Kızıl Meydan’da girmek için tekrar çıktık. Saat 21 civarında
Kızıl Meydan’a doğru yanaştıkça sivilden fazla güvenlik ve polis olduğunu, her
yerin bariyerlerle kapatıldığını ve meydana girişlerin sadece iki ana noktadan
yapıldığını fark ettik. Uzunca bir yolu
döne dolaşa ilerleyerek ana giriş kapılarına varabiliyorsunuz. Meydana giriş
için yaklaşık yarım saat aşırı kalabalıkta bekliyorsunuz. Alkol alınmıyor ve
baştan sona kontrolden geçiyorsunuz. Bunu başarabilmeniz için en az 1 saat
öncesinden gelmenizi tavsiye ederim. Biz 22 gibi kontrol kapılarından geçtik.
Geçtik de 2 saat boyunca dondurucu soğukta beklemeye hiç niyetimiz yoktu.
Yeeeyy :) |
Ve yolda gelirken bütün restoran ve kafelerin kapalı olduğunu fark ettik.. benim niyetim bir donut hastası olarak Kızıl Meydan’a girişte yer alan ve kontrol kapılarının arkasında konumlanan Krispy Kreme’e gidip 12’li donut ve büyük boy kahve alıp içimi ısıtmaktı. Fakat yoldaki kapalı restoranlar yüzünden kesin orası da açık değildir diye düşündüm. Kontrolden tekrar çıktık ve bir de ne görelim, açık ama tıklım tıkış!! O an en mutlu olduğum anlardan biriydi sanırım. Çölde su bulmuş kadar sevindim :). Burda yiyip içip tekrar yarım saat kontrolde bekleyerek 23:15 civarı meydana girdik. Havai fişek gösterileri için en uygun noktayı seçmeye çalıştık. Ama sanırım çok başarılı olamadık. Benim size tavsiyem. Kremlin duvarını yanındaki tepeye çıkmanız veya hiç meydana girmeden basının bulunduğu tarafta Kitay Gorod metrosu tarafından seyretmeniz. Zaten gösteriler 15 dakika sürdüğü için olayı fark edince yığınla insan daha iyi görebileceği tarafa doğru yengeç gibi yan yan yürüyerek gitti :). Saat 12’yi vurdu, çanlar çalmaya başladı, alkışlar, çığlıklar, öpüşenler, dönenler hepsi bir aradaydı. Sonra herkes saat kulesinden (aslında yansıtma bir saat) Aziz Vasili Katedraline döndü. Rengarenk havai fişekler 15 dakika boyunca ardı ardına ve çeşitli renklerde patladı. Bize de bu muhteşem manzarayı fotoğraflamak ve videoya kaydetmek düştü. Sonra herkes bir anda dağıldı ve ortalık neredeyse bomboş kaldı.
Meydana Giriş Kapıları |
Boş Sokaklar |
Benim için bu gezinin asıl önemli tarafı 1 Ocak 2015 saat 00:15 idi. İsotum
tableti video çekimine devam etmem için bana verdi. Sürpriz geliyordu
biliyordum ve ağlamayacaktım.. bir de EVET dersem harika olacaktı !!! :). Isot
benden etrafı bir daire şeklinde çekmemi istedi. Tam tamamlamışken İsot önümde
eğilmiş, tektaş yüzüğü çıkarmıştı. “BENİMLE HER YILBAŞINI BERABER KUTLAMAK
İSTER MİSİN TATLIM?” diye sordu. Parmağıma yüzüğü geçirdi ve ben kendimi
tutamadım. EVET DİYEMEDİM, AĞLADIM AĞLADIM… İçimden öyle bir ağlama duygusu
geçti ki anlatamam… Durduramadım kendimi ve sadece baş sallamakla yetindim :).
Çok özeldi, çok güzeldi, çok duygu yüklüydü... EVET demeyi çok istemiştim hatta
o kadar uzun süreden beri istiyordum!!.. O yüzden buradan söylüyorum:
Ve Ben Ağlarken!! |
EVET EVET EVET İSOTUM, SENİNLE OLMAYI,
BERABER YAŞAMAYI, BERABER YAŞLANMAYI, KÜÇÜK KÜÇÜK İSOT İLE HÜLYALARIMIZIN
OLMASINI, SEVİNCİMİZDE ÜZÜNTÜMÜZDE, HASTALIĞIMIZDA SAĞLIĞIMIZDA, HAYATTAN TAT
ALMAYI, BERABER OLMAYI…. İSTERİM ÇOK İSTERİM!!!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder