15 Şubat Cumartesi günü
Kayseri’den dönüşte Kapadokya’da da 2 gece geçirmek istedik. Bütün
organizasyonlar iyi bir organizatör olarak benim sorumluluğumdaydı. Akşama
doğru Ürgüp’te bulunan Has Cave Konak mağara otele yerleştik. Eğer bu bölgeye
gidiyorsanız size kesinlikle tavsiye edebileceğim konaklama yeridir. Öncelikle
işletme sahipleri çok sıcak candan üç kız kardeş. Mağara otel konsepti ise
Türkiye’nin hatta dünyanın çok az yerinde bulabileceğiniz bir şey.
Otelden Gece Ürgüp Manzarası |
Ben daha önce iki kez daha
öğrencilik yıllarımda Kapadokya bölgesini gezmiştim. Haliyle deneyim
sahibiydim. İlk iş bu bölgede çok yaygın bir eğlence türü olan sanırım
genellikle turistlere hitap eden mağara restoranlarda Türk Gecesi. Türk gecesi eğlence yerleri genelde Avanos
tarafında yer aldığı için ve gece sonunda araç kullanamayacak durumda olduğumuz
için taksi bulmaya karar verdik. Türk gecesine gitmek istediğimizi söyleyince
otel sahipleri, taksi ayarladılar. Taksici amca turistler ile haşır neşir içten
bir amcaydı. Yolda giderken şehri, tarihi görülecek yerleri anlattı. Bir yerde
durup manzarayı seyretmemizi istedi. Fakat gece kapalı ve bulutlu olduğu için
pek bişi göremedik.
Yayında mıyız :) Gösterilerin başında herkes kayıtta :) |
TÜRK GECESİ ve KAPADOKYA!!! Sınırsız meze ve
yerli alkol ile ana yemek tatlı meyve ve sonunda çay ile bitireceğiniz bir lezzet
şöleni… Başlangıçta Türk saat müziği, ud ve kanun ile açılışı yapıyorlar. Aynı zamanda siz içkinizi yudumlarken Türkiye’nin
bütün yörelerinden halk oyunları, müzikler ve showlar yemeğinize eşlik ediyor.
Artvin, Karadeniz, Zeybek, Kına gecesi ritüeli, Kafkas, dansöz bizim
gördüklerimizdi. Mağaranın loş ışıklandırması dekor müzik eğlence her şey muhteşemdi.
Mezeler 6-7 çeşitti. Ben kırmızı şarabı, İso şarap, bira ve rakıyı hüpletti :).
Ana yemek bulgur pilavı ve kırmızı etti. Çok iyi değildi ama zaten mezelerle
doymuştuk. Ana yemekten sonra baklava ve meyve ikramı da iyiydi. Hizmet ve
ikramlar inanılmaz hızlı ve güzeldi. Fiyatına
gelince kişi başı sanırım 50 tl ödedik ama inanın bu deneyimi yaşadıktan sonra
değdiğini anlayacaksınız.
Çok eğlendik mutlu olduk sevindik
hatta gecenin sonunda dans bile ettik :)… Eğlencenin sonunda taksici amcamız
bizi Ürgüpe getirdi. Ertesi gün sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı Ürgüp’ün
muhteşem manzarasına nazır yaptık. Eşyalarımızı topladık otelden ayrıldık. Tüm gün
Ürgüp Göreme ve Uçhisar’da gezmeyi planlıyorduk. Hava kapalı ve ara ara
yağmurluydu.
Önce Temenni Seyir Tepesi’ne
çıkıp Ürgüp’e tepeden baktık. Burada çok fazla zaman harcamasak da sokaklarda
gördüğümüz küçük hediyelik eşya dükkanları, kil atölyeleri dikkatimizi çekti.
İkinci adım Ürgüp’teki o meşhuuur
dizinin çekildiği ve artık bir turist kapanına dönen, fakat benim bir kez bile
bir bölümünü bile sonuna kadar izlemediğim Asmalı Konak’a gittik. Turist kapanı diyorum çünkü saçma sapan ve
manasız bu konağa giriş 2 tl… Amaç nedir pardon? Bir de kapının orda o kadar itici ve bişi almanız için satıcı kadın ve çocuklar
var ki, sizi gezmekten soğutuyor. Hatta küçük bir kız çocuğu arabanın kapısını zorla açıp bileklik satmak
istedi. Diyecek bişi bulamadım.
Asmalı Konak dizisinin yakınlarındaki bir otele ait çalışma |
Üçüncü durağımız Orta Anadolu’nun
en iyi şaraplarının üretildiği ve şarap mahzenlerinin yer aldığı Turasan Şarap
Evi idi. Ne yazık ki grup ile gelmediğimiz için şarap mahzenlerini gezemedik. Fakat
ben ikinci gidişimde gezmiştim ve kesinlikle tavsiye ederim. Hem ilginç bir yer
hem de şarap hakkında öğrenilecek çok şey olduğunu rehber sayesinde
görüyorsunuz. Şarap evinde ayrıca küçük bardaklarda şarapları tadıp ona göre
karar verebiliyorsunuz. Biz de tabi ki bu ritüeli geçmeyip şarapları tadıp, iyi
bir parayı orda bırakıp Turasan’dan ayrıldık.
Artık Ürgüp merkezde gezecek çok
fazla yerin kalmadığını biliyorduk fakat yine de belediyenin karşısındaki
müzeye gidip oradan bir harita aldık. Bundan sonraki istikamet Özkonak Yer altı
Şehri idi. Bu yer altı şehri için giriş 8 tl idi. Bence gezilen alana göre
oldukça fazlaydı. Daha başka ve büyük yer altı şehirlerinin olduğunu öğrendik
fakat bunlar ters istikametteydi ve zaman alıcıydı.
Özkonak |
Özkonak yer altı şehri çok uzun
dönem önce Bizans zulmünden saklanmak isteyen Hristiyanlar tarafından inşa
edilmiş. Mimari açıdan mükemmel havalandırma, ulaşım, iletişim, yaşam alanları,
mutfak, kiler ve hatta savaşa uygun saklanma ve savunma sistemlerinin yer
aldığı toprağın altındaki yerleşim yerleri. Yukarıdan bakınca fark etmenin olası
olmadığı bir kent. Özellikle günümüzün saçma sapan betonlaşması nedeniyle insan
hayatı ile güvenliğini çok da göz önünde bulundurmayan yapıların varolduğu 21
yy.da Türkiye ile karşılaştırıldığında bu şehre ve mimariye hayran kalmamak,
gıpta etmemek elde değil!
Özkonak’taki gezimiz de sona
erince istikameti Göreme açık hava müzesine doğru çevirdik. Yol üzerinde çok
sayıda peri bacalarını gördük. Özellikle Japon ve Japon değilse bile çekik
gözlü dostlarımızın turist profilini oluşturması dikkatimizi çekti.
Bu arada yol üzerinde balon
turları yapan ve balonların yer aldığı kesime denk geldik. Balon turu
aklımızdan geçti. Fakat gece geç saatte döndüğümüz için ve balon turları gün
doğumunda yani saat 6 civarında gerçekleştiği için bu deneyimi yaşayamadık. Ama
sanırım bir daha ki sefere bunu deniycez.
Göreme açık hava müzesine vardık.
Park yerleri ücretli. Fakat maximum
kartınız varsa giriş ücretsiz. Müzekart yerine geçen kredi kartlarımızla açık
hava müzesine girdik. Oldukça büyük bir alan ve o dönemde Hristiyanların
yarattığı mağara şehri, tapınakları, kiliseleri, evleri, mutfakları gezme
imkanı buluyorsunuz. Dünya mirasları listesinde yer alan müze volkanik tüften
oluşan peri bacalarının en güzel görülebildiği yerlerden birisi. Bir de Zelve açık
hava müzesi yer alıyor ki Göreme’ye gelirken Zelve’den geçiyorsunuz. Çok rahat
1-2 saatinizi harcayabileceğiniz bir yer. Keşke rehberimiz olsaydı diyorum daha
bilinçli gezerdik müzeyi.
Son durağımız herkesin tavsiye
ettiği Uçhisar ve kalesi. Göremeden Uçhisar'a giderken, yol kenarında bütün
Göreme’yi ayaklarınızın altında görebileceğiniz seyir yerleri var. Hatta bu
yerlerden birisinin adı yanlış hatırlamıyorsam “O Ağacın Altı” idi. Biz de bu yerlerden birinde durup büyüleyici
manzarayı seyrediyoruz. Hiç abartmıyorum manzara gerçekten nefes kesici. Seyir
alanının ucuna uçuruma doğru geldiğinizde, buralardan geçen medeniyetleri,
insanları, yaşanmışlıkları düşünmeden edemiyorsunuz. Ve size aslında bu
dünyadaki yerinizin ve bulunduğunuz zamanın ne kadar küçük ve hiçe yakın
olduğunu hissettiriyor. Yani en azından benim için öyleydi.
Buradaki seyirden sonra Uçhisar’a
gidiyoruz. Bence burası tam anlamıyla alternatif turistlerin yer aldığı ve buna
uygun mekanların bulunduğu Ürgüp’e göre daha küçük şirin bir yer. Uçhisar Kalesi’ne
giriş biletlerimizi alıyoruz on-yüz milyon basamağı çıkıp tepeye varıyoruz. Ve benim
içimde yine aynı his, İNSANOĞLU, TARİH VE MİNİ MİNNACIK SEN… Kaleden indikten
sonra küçük meydanı şöyle bir dolaşıyoruz. Her yerde sanat atölyeleri ve el
yapımı çalışmalar var… Beğendiğim çok şey oldu ama fiyatına bakınca hepsini
almaktan vazgeçtim. Yani eğer paranız varsa buradan yuvanıza çok güzel el
yapımı sanat eserleri götürebilirsiniz.
Uçhisar |
Sanırım 1,5 günde Kapadokya
yapabileceğimiz çoğu şeyi yapmıştık. Sadece daha fazla zamanı olanlar için
balon turu ile Avanos’ta çömlek yapımı atölye çalışmalarına katılmanızı tavsiye
ederim.
Bize buradan sonra yol göründü arkadaşlar… Yolumuz uzun istikamet
Isparta!!