Bu sene Ocak ayı sonuna gelmemize
rağmen hala kayacak kadar karın olmaması ve kayak merkezlerinin
açılamaması artan doğalgaz fiyatlarından, dolardan eurodan altından daha önemli
bir hal aldı ben ve İsot için :). Bir de ben daha kayak takımı ve botlarımı
yeni almışım; hayırlamamız gerekiyor! Durum Avrupa’da da pek farklı değil belli
ki Schumacher kayak yaparken kafasını taşa çarpıp hastanelik oldu. Keza Merkel,
kayak yaparken düşüp paşaları incitti! Allah ikisine de şifalar versin,
ikisinin da yokluğu Almanya için pek hoş olmasa gerek.
Yol üzerinde manzara |
Hazır yurtdışından ve kazalardan
bahsederken bu konularda benim de bir iki düşüncem ve deneyimim var efendim.
Ama onları yazının sonuna saklıyorum.
Hafta sonu Antalya’ya gittik. Gittik
gitmesine de herkes denizi göreyim diye koşarken, İsotun kar sevdası bizi tam
tersi yöne itti ve dağlara çıktık!! Saklıkent kayak merkezinde 55 cm kar
olduğunu ve tesisin açık olduğunu öğrenince dayanamadık diyelim.
Saklıkent |
Saklıkent’e gidiş oldukça
zorluydu. Eee o kadar sıcak bir memlekette kar bulabilmeniz için baya
tırmanmanız gerekiyor. Saklıkent merkeze 60 km uzaklıkta 2000-2400 metre
yükseklikte, yaklaşık 5 km uzunlukta pistleri, 1 telesiyeji ve 2 T-bar lifti olan
bir yer. Fakat gidiş yolu fevkalade dolambaçlı, inişli çıkışlı, eğri büğrü,
bolca çukurlu ve asfaltsız. Gidişte bir hayli eziyet çekiyorsunuz anlayacağınız.
Bir de Saklıkent’e dönen yolu bulmanız biraz zor çünkü pek bir tabela
bulunmuyor.
Yeeeyyy!! |
Öyle böyle derken kayak
merkezinin girişindeyiz. Tesise (bana göre dağa) girebilmeniz için saçma bir
şekilde 5 tl gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Ödememizi yaptık, tesise
girdik. Oldukça meşakkatli bir iş olan kayak kıyafetlerimizi, botlarımızı ve
kayaklarımızı giydik. Telesiyej 10luk çıkış için 55 tl, yani normal fiyatlarda…
Fakat telesiyej o kadar amatör kişiler tarafından işletiliyor ki sormayın
gitsin. Öncelikle güvenlik namına hiçbir şey yok.
Sanki oraya gidenlerin hepsi
profesyonel kayakçı gibi muamele yapıyorlar. Bir de kayak ve snowboard
kullananlar, telesiyeje yan taraftan paytak paytak, yan yan yengeç gibi gelip
binmek zorunda ki bu, telesiyej koltuklarına binmeyi daha da zorlaştırıyor. Bir de biletler delme yöntemiyle (ilkel bir
yöntem) alınıyor.
Hadi olsun dedik. Ben ilk
denememde zaten çok fazla tecrübem olmadığı için yan yan geleyim derken bir
baktım geriye doğru kayıyorum. Sonra birkaç snowboardçu arkadaşın arasına düşme
usulüyle daldım :). Zaten botlara, kayağa uyum sağlayamamışım, biraz ürkeklik
ve tecrübesizlikle birleşince çok doğal bir olay benim için… eee bu işler düşe
kalka….Sonrasında iyi kötü bindik.
Tepeden Görünüm |
Yukarda işletmeden kimse size
yardımcı olmadığı için artık gelişine kayar mısınız, düşer misiniz belli değil…
Yukarı çıkarken de yukarda da çok güzel bir manzara var. Kayak pisti mavi, yani
kolay bir pist. Ancak yan taraflar öyle bir uçurum ki, artık slalomu geçtim
sapan yapayım da aşağı kadar sağ salim ineyim dedim… İlk tecrübem biraz acılı
geçti. Sanırım bir ara İsotu da çıldırttım ama bu konularda inanılmaz sabırlı
İsotumm sağolsun. Gerçi sabırlı olmasa ben pes edip orada anime karakterleri
gibi gözyaşlarımı yanlara fışkırta fışkırta ağlıycam bunu da biliyor saolsun
:).
Kayak böyle geçti :) |
İlk inişten sonra benim bir
dinlenmem farz oldu. Sonra ben 4 sefer daha İsot ise 5 sefer daha kaydık. Hava güneşli
olduğu için çoğu yerde karlar açılmıştı. Ama senenin ilk kayak etkinliği olduğu
için çok sorun etmedik. Çok kalabalık da değildi. Ben düşe kalka devam ettim
ama ilk seferden sonra daha eğlenceli oldu. Ama söylemeden geçemiycem, en
önemli sorun telesiyejdi benim için ne binebiliyorum ne de inebiliyorum… derken
binerken bir kere düştüm ki kallafi… İnerken de 3 kere düştüm.
Binerken yine yan yan geleyim derken kayaklarım çapraz kaldı, kendimi düzeltip de paşaları koltuğa koyamadım. Baktım yavaş yavaş düşme yolunda kayıyorum. Dedim nolcaksa olsun, düşeyim. Ama düşemiyorum! Neden? Çünkü İsot, kedilerin yavrusunu taşıması gibi tutmuş ensemden, yukarı çekmeye çalışıyor :D. Allaam çok komikti… Sonra baktı tutamayacak İsotum attı beni… Haliyle ben yerdeki karla bir kucaklaştım bir öptüm kokladım :). Sonra kafamı kaldırıp bir baktım da ne göreyim, İsot batonları atmış 2-3 metreden aşağı atlamaya çalışıyor… Ona atlama diye bağırdılar haliyle… Beni de görevliler kaldırdı, telesiyeji durdurdular. Beni güzelce bindirdiler. Elime de İsotun batonlarını tutuşturdular. İsot önde ben arkada çıktık son kez.
Binerken yine yan yan geleyim derken kayaklarım çapraz kaldı, kendimi düzeltip de paşaları koltuğa koyamadım. Baktım yavaş yavaş düşme yolunda kayıyorum. Dedim nolcaksa olsun, düşeyim. Ama düşemiyorum! Neden? Çünkü İsot, kedilerin yavrusunu taşıması gibi tutmuş ensemden, yukarı çekmeye çalışıyor :D. Allaam çok komikti… Sonra baktı tutamayacak İsotum attı beni… Haliyle ben yerdeki karla bir kucaklaştım bir öptüm kokladım :). Sonra kafamı kaldırıp bir baktım da ne göreyim, İsot batonları atmış 2-3 metreden aşağı atlamaya çalışıyor… Ona atlama diye bağırdılar haliyle… Beni de görevliler kaldırdı, telesiyeji durdurdular. Beni güzelce bindirdiler. Elime de İsotun batonlarını tutuşturdular. İsot önde ben arkada çıktık son kez.
Biraz da böyle! |
Son olarak Avrupa’daki kayak
merkezleri ile ilgili… Alplerde yer alan (Avusturya, Fransa, İsviçre ve İtalya
oluyor bu ülkeler) kayak merkezleri, çok daha gelişmiş, pistler geniş uzun, kar
kalınlıkları çok daha fazla… Fakat gelgelelim her şeyi göze alsanız da alayım
biletimi pasaportumu, atlayım uçağıma deyip gidemiyorsunuz. Çünkü bizim bordo
pasaportumuz var ne yazık ki ve vize gerekiyor… Vize olaylarına dalmak çok
sinir bozucu, uzun ve masraflı… ehhh biz de ne yapalım ya yeşil pasaportumuzu
bekliycez ki bu en azından 3 yıl sonra olacak bir durum… Kaldı ki 3 yıl sonra
vize uygulaması kalkacak… ya da başka bir seçenek daha var vize uygulaması
yapmayan, Makedonya, Bosna, Ukrayna gibi yerlere gidicez. Daha kar oralarda da
fazla olmadığı ve bizim de zamanımız olmadığı için sanırım bu seneyi kış tatili
olmadan geçiricez.
Bir de nedendir bilmem Türkiye’deki
kayak merkezlerinde konaklama yurtdışındaki fiyatlarla yaışıyor bizim ülkemizde…
Belki de yurtdışında yüksek talep ya da kayak merkezlerinin çokluğu veya
merkezdeki konaklama olanaklarının çeşitliliğinden dolayı böyle bir durum söz
konusu… Fakat Türkiye’de kayak ve kış sporunun pahalı bir zevk olduğu ne yazık
ki bir gerçek…